28 Mart 2013 Perşembe

Eren Safi'ye Açık Mektup




/ İsmail Kılıçarslan 

Eren Safi'ye Açık Mektup

çok sigara içiyorum lan, onun için dişlerim bu kadar sarı 
ve bunu sorun eden izleyicilerim var
 izleyicilerim var artık, ne ayıp di mi 

yok yahu, sinirli değil kırgınım; çünkü bahar gelmedi istanbula
 ilaçlarımı içtim içmesine, fakat dönmesini durdurmadı dünya
kümede kaldı ankaragücü, kovmadınız bir türlü aragonesi 

öyle bir şair mi vardı olm, yunanlı falan yane 


tamam tamam sustum, susturamadım içimdeki çocuğu
 ama çiçeklere su verdim, eğitim kampanyasına destek oldum 
dedim sıcak ekmekten daha güzel ne var dünyada,
 ne kalır dostluktan başka okulu kırmak istiyorum dönmemecesine,
 gazete okumamak, hiç çıkmamak ekrana yeniden ağlayabilmek isterim fakat,
 bu kısmı şey olsun, aramızda kırgınım evet. 
sana, tarıka, ahmet murata, öze, seloya, haşmet abiye
 biliyorum onlar da kırgın bana, herkes nedense bu dünyada
 şşşş tamam sustum . 

bigün bize gelin begüm hanımla, sacitle rana oynasın
 beraber en berbat çocukluk anılarımız saçılsın salonun ortasına
 ismet beyi niçin sevdiğimizi konuşalım, seviyoruz hala di mi lan
 bu arada tamam sustum.

 ama susturamadım içimdeki yavşağı başaramıyorum "işler nasıl" diye sormamayı, 
tatil planları yapmamayı doğru, insanın başını sokacak bir evi olmalı. 
başını evet. başından beri yanlış olanı. 
bu arada kimi görüyorsun eskilerden.
 ince ne yapıyor mesela dücanenin işi iş bu dünyada,
 ali murat ne alemde asıl hala kötü mü şakaları, 
gözlükleri olmadan hala göremiyor mu
 bi imam bey vardı müdür yardımcısı, 
kızı mail attı bana, dur lan neydi adı
 durma eren, durmak bizi fena yapıyor,

 durup düşünmek bu yüzden yapıyorum meksika sınırını,
 izlemiyorsun biliyorum ben de seninkini izlemedim aynı nedenle inan, 
yok be niye kızayım zeki abiyi de çok özledim olm ben, 
bulduku evet, küsüz hatırlamıyorum kimin haklı olduğunu artık 
hiç bişeyi hatırlamıyorum -bitişik mi ayrı mı lan bu hiçbişey- 
çünkü artık silahlı olma duygusu senin bi tane vardı di mi, 
satsana bana ya da boşver, hanım izin vermez galiba 
öyle tabi olm. artık hanımlarımız var, evlerimiz, ofislerimiz, bahanelerimiz tamam sustum.
 içimdeki çocuk da sustu, tüm çiçekler kurudu!
 unutmak kolay olsa çoktan unuturdum
 boşvermek kolay olsa kendimi avuturdum
 imkanlar imkansız faydalar faydasız 
uzayan saatlerde saatler zamansız
 bu sene de bahar gelmedi bi türlü,
 bunu yazmış mıydım nisanın kaçındayız

 halbuki, yirmi yedisinde, yok yok yirmi sekizmiş şimdi mesela 
şimdi mesela bu mektubu okuyunca şiir eleştirmenleri ne düşünecek acaba
 aramızda bir şey olduğunu, öyle değil olm lan,
 hemen kaynatma, okulda da böyleydin sen tamam sustum.
 içimdeki tedirgin, kımıltısız böceği susturamıyorum ama kırlara çıkmak istiyor,
 çünkü her böcek pastoraldir, o halde bir böcektir 


knute hamsun düşünüyorum, o halde ihtimal dahilinde yeniden hiraya dönüp 
yeniden başlamak "allah yeniden başlayanların yardımcısıdır" diyor tarık abi 
onunla da yeniden başlamak istiyorum, yeniden başlamak, restart, controlaltdlt 
tamam lan. sahiden sustum. çocuk susdu, böcek sustu kesin olarak, 
evet evet, kesin kes, şüphesiz, mutlaka neşet ertaş da sustu, zekai dede de ben susunca:

 "şarkı bitti çok üzgünüm" akif sirozdan öldü, 
ece baba yaşlılıktan, turgut uyarınkini bilmiyorum,
 kendiminkini de ne zaman öldüğümü tam olarak biliyorum,
 nefesimin ne zaman kesildiğini bıçağın ne zaman konulduğunu,
 ıskatımı, mezar taşımda ne yazdığını yoo, sen arama çok yazmasın,
 cevap da yazma, görüşürüz istanbula geldiğinde belki
 sırrı abi gazel okur sen şiir, fars müzikleri çıkınca yükselir selo taa arşa neymiş,

rakı satmıyorlarmış eski kafada, sümmani bitirir geceyi, geceleri, 
hepsini ervab-ı ezelde levh-i kalemde bu benim bahtımı kara yazmışlar
 bilirim güldürmez devri alemde bir günümü yüz bin zara yazmışlar
 arif bilir aşk ehlinin halini kaldırır gönlünden kil-ü kalini herkes dosta verir arzuhalini benimkini 
rüzgara yazmışlar tamam lan, sustum dedim sana di mi,
 zaten kalmadı anlatacak başka şey cihangirdeyim, bir kahvaltı salonunda, 
altı bardak çay içtim tamam lan, kalkarsın bi dakka sonra, bitti zaten, 
bitmeliydi zaten, büyümeliydik başka şekli yoktu yaşamanın, fakat bi halta yararmış gibi 
tuttuk şair olduk hiç başaramadık hayatın dışında, insanın dışında,
 kendimizin dışında hayatın içinde, insanın içinde, kendi içimizde ......
 vallaha sustum bu sefer işler nasıl
?



27 Mart 2013 Çarşamba

İsa Hanginiz?



Bazı kitapların rüzgarın önündeki kum taneleri gibi savrulmayacağını
kaybolmayacağını ta ilk görüşte  hissederiz.. Selahattin YUSUF'un romanı da aynı böylesi

                              http://www.suavikemalyazgic.com/sahipli-evin-sahipsiz-misafirleri/

23 Mart 2013 Cumartesi



Selahatt in Yusuf -ANNA
orada bir şey oldu kontrol noktasında son anda 
bir sessizlik onu not etmeliyim
bunu yapamam  not etmeliyim yapamam
yürümesi eğri yaratılan yengeçler gibi kalakaldık
her dakika yaralar sonuncusu öldürür 
bekledik oklardan biri aldı götürdü sonra sonsuza 
bantlar sıralı alaylar gibi korudu yürüyüşünü
kalabalık yuttu onu dev bir sürüngen gibi           
titiz ve ciddi saçlarına kadar
ve seğirtti 216 nolu kapıya doğru
elini dudaklarına götürdü açtı ama 
sonuncusunda çok geçti artık
dudakları karşılık veremeyeli  çok oluyor olan
bir heykeldi bir heykel

tören örtüsü henüz alınmış mermer bakışları üzerinden
zamanı çıplak gözlerle görebilenin dünyadan dışarı ilk kez bakması gibi 
biraz şeydi turnikelerde eridi kalabalık 
tören bitti aramızda 200 metre var yok bir tenhalık
 bitti dedim sırtına bakarken bitti artık 
oradaydı hala  döndü
 dişleri yürümesi yürümesi ürkünç yaratılmış mermerler gibi bir şeydi..

22 Mart 2013 Cuma


 
bakın ne diyorum, dünya
sekerek yürüyor, gözümden düştü ya
seviyorum aklımın almadığı şeyleri
titriyorum emin olduğum zaman
evlerin ev halkının ve devletlerin
gidiyorum bıraktığı boşluktan
...............
tanrım,
kör bir çocuk rüyasında ne görür... 
İ.Tenekeci

8 Mart 2013 Cuma

Bolu F Tipindeki vahşet intihar ettiriyor | Timetürk Haber

Bolu F Tipindeki vahşet intihar ettiriyor | Timetürk Haber
Bu haberi okuduktan sonra tüylerim ürperdi. Hastaneye gittiğimde cezaevinden gelen mahkumları görmüştüm. izlenimsel olarak baktığım bir mahkumun korku dolu bakışları olduğunu hissetmiştim saşırdım ürktüm. suçlarının cezasını yasa dışı  bir biçimde çekmeleri etiğe, insanlığa aykırı...

3 Mart 2013 Pazar

Birazdan yıldırımlar düşecek kentin sokaklarına

Afrika'nın bir bölümünde yasayan kaplanlar arasında büyük bir dayanışma örneği sergilenir. Güçlü yağmurlar beraberinde korkunç yıldırımlar taşırlar buralara. adeta gökyüzünü yırtan yıldırımlar yeryüzüne büyük bir gürültüyle inerler. tarihin içinde tanrıların kavgası ya da öfkesiyle anılır yıldırımlar. Sahici bir öfkenin yansımasına benzer gerçekten de.

İlginç olan bu şiddetli yağmurlar yağarken kaplanların birlikte gerçekleştirdikleri bir olaydır. Yoğun yağmurlar sırasında kaplanlar açık alanlara çıkarlar. Kısmen yıldırımları karşı korunaklıdır açık alanlar. Büyük orman yangınlarına da neden olabilir bu yıldırım düşmeleri.
Açık alana toplanan kaplanlar yere uzanırlar. Gruplar halinde yere uzanan kaplanlar kafalarını birbirlerinin kafalarına yaslarlar.
 dostlarımı andırıyor aynı böyle..

Tek bir şey yüzünden!

Eğer birinin üzerine yıldırım düşerse diğerleri de onunla birlikte ölür. Yan yana göğüs göğüse kafa kafaya duran kaplanlar böylece ölüme birlikte gitme yemini ederler. birisi öldüğü anda diğerleri de ölsün diye. Birbirlerine sahip çıkmak adına. Dost olduklarını ispatlamak için.

Ölümü birlikte karsilayarak birlikte olmanin en onurlu yüzünü tasirlar. kimse ihanet etmeden ve bir an olsun oradan kalkmayi düsünmeden öylece beklerler muhtemel bir ölümü.

Dostlugun ölümcül fedakarligini paylasirlar.

Kimi zaman kentin içinde de böyle gruplarin içinde oldugunuzu düsünürsünüz. omuz omuza bir yasam paylasiminda bulundugunuzu. statüler önemli olmaksizin yan yana uzanmis insanlar olabileceginizi düsünürken çildirtici bir süphenin esiri olursunuz. "acaba kalkarlar mi birden?" yildirim düstügü anda kalkabileceklerinin korkusu sarar bütün benliginizi.

Güvenemezsiniz.

Herkes birbirinin yüzüne süpheyle bakar.

Kent yildirim düstügünde yalniz kalanlarin aci hikayeleriyle doludur. her bir sokaginda tek basina ölenlerin hazin izleri vardir kentin. emegini gelecegini gülümsemelerini paylasan insanlarin müthis bir gürültüyle üzerlerine düsen yildirimlarin altinda hiç ummadiklari bir anda tek basina kalmanin çaresizligi okunur yüzlerinden. asil soru sona kalanin kim olacagi sorunudur.

Kimin hangi mazeretle kalkacagi...

Ya da kimin yakin durdugu halde digerlerine temas etmedigi...

Bu yüzden kentin düsüs hikayelerinde trajik bir yalnizlik vardir. korkunun ve çikarlarin  her seye ragmen yasami kutsamanin verdigi bir ihanet duygusu.

Her seye ragmen onursuz da olsa yasami kutsamanin tiksindiren yüzleri.

Şimdi böyle bir tedirginlik duygusu tasiyorum kendi içimde. kimseden emin olamiyorum sirf bu yüzden. dahasi gök gürültüleri duyuldugunda orada olabilecegimden bile kuskuluyum.

Bu lanet olasi kuskular tek tek tüketiyor hepimizi.

Yagmur yagıyor...

Gök gürlüyor...

Birazdan yildirimlar düsecek kentin sokaklarina...


                                                               TARIK TUFAN


soldaki Betül' ü andırıyor :)